Arabanızla büyük ve kalabalık bir şehrin sokaklarında seyahat ettiğinizi, daha önce hiç gitmediğiniz bir adresi bulmaya çalıştığınızı, ancak kavşaklarda ve dönemeçlerde hiç levha bulunmadığını düşünün. Aradığınız adresi bulmak için kim bilir kaç kez yanlış yola girer, kaç kez kaza atlatırsınız. Doğru ve kabul edilebilir davranışları öğrenmeye çalışan çocuklar için de durum aynıdır. Koyduğunuz sınırlar yol gösteren levhalar gibidir. Sınırlar, sanıldığı gibi, çocukların haklarını kısıtlamak, onlara baskı uygulamak değildir. Sınırlar, çocuklara korundukları, güvende oldukları ve değer verildikleri duygusu kazandırır.
Aile içi kurallara uymalarını, iş birliği yapmalarını, otoriteye saygı duymalarını sağlar. Sorumluluk kazandırır. Çocuklara karşı konulmuş olan mantıklı sınırlar, onaylanan davranışları tanımlayan, çocuğa hatalı davranışlarını düzeltme fırsatı veren eğitici ve öğretici bir etkiye sahiptir.
Sınırlar basit, anlaşılır ve tutarlı olduğu sürece çocuklar için anlamak, izlemek ve uyum sağlamak daha kolay olur. Çocuklar iyi birer gözlemci, dikkatli birer deneycidirler. Gözledikleri davranışları taklit etmekte, olaylar arasındaki sebep-sonuç ilişkisini bulmakta, topladıkları bilgilere dayanarak yetişkinlerin dünyasını ve koydukları kuralları anlamaya çalışmaktadırlar. Çocukların edindiği bilgi, çoğu zaman anne babanın beklentilerine uymaz. Neden? Çünkü çocuklar üzerinde sözlerden çok davranışlar etkilidir. Onlar ne söylediğinize değil, ne yaptığınıza dikkat ederler. Sözlerinizi değil, davranışlarınızı hafızaya alırlar.
Şimdi ise ceza yerine sınır koyma yöntemini bir örnek vererek pekiştirmemiz de fayda var:
Dört yaşındaki Cenk, yap-boz kutusundaki parçaları odanın her tarafına dağıtmıştı.
Annesi : "Yap-bozlarla işin bitti mi?" diye sordu. Cenk, elinizdeki yarış arabasının pilini takmaya çalışıyordu; annesini duymazdan geldi. Anne, sesini yükselterek, sorusunu tekrarladı.
"Evet" dedi çocuk, arabadan gözünü ayırmadan.
- "İşin bittiğine göre yap-bozları toplayıp kutusuna koyman gerekmiyor mu? "
Cenk yine duymazdan geldi. buna psikolojide "sağır dinleme" diyoruz.
- "Neden beni dinlemiyorsun; beni üzmek hoşuna mı gidiyor?"
"Hayır" dedi Cenk, yarış arabasını çalıştırırken.
- Eğer beni gerçekten üzmek istemiyorsan, o arabayı bırakır, yap-bozlarını toplar, kutusuna koyarsın.
- Sen topla benim işim var.
- Yaa, demek öyle küçük bey! Senin dağıttığın oyuncakları ben toplayacağım öyle mi?
Anne, yerinden fırladığı gibi, yarış arabasını çocuğun elinden aldı.
- Ya hemen şimdi yap-bozlarını toplar kutusuna koyarsın, ya da bir hafta süreyle yarış arabasıyla oynayamazsın. Seçimini yap, hangisini istiyorsun?
- Tamam anne, kızma, yap-bozları toplayacağım.
Annenin kararlı tutumu işe yaradı. Neden? Çünkü ancak o zaman, Cenk annesinin gerçekten ne demek istediğini tam olarak kavrayabildi. Çocuk için ondan önceki konuşmalar, ikna çabaları, "ben gerçekten ne istediğimi söyleyinceye kadar onaylamadığım davranışa devam edebilirsin" anlamına geliyordu.
Görüldüğü üzere çocuğa ceza vermeden onaylamadığımız bir eylemi yapmaması gerektiğini sınırlama metodu ile uygulamış olduk.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder