Sevgili ziyaretçilerimiz, çocukların
hata yapabileceklerini önceden kabullenip buna hazırlıklı olmamız
gerekir. Çocuklarda “deneme-yanılma” çok etkili bir öğrenme
aracıdır. Atalarımız “hatasız kul olmaz” demişler. Hatasız
insan olmayacağına göre, hatasız çocuk da olmayacaktır. Bunu
kabullendiğimiz zaman çocuğun hata yapmasını normal karşılar;
“deneme yanılma” yoluyla bundan ders çıkarmasına fırsat
tanımış oluruz. Çocuğun hata yapmasına izin vermez, devamlı
koruyup kollar, onun adına sorumluluk alırsak; hatalı davranışın
sebep ve sonuçlarını düşünmesine ve bundan ders çıkarmasına
fırsat vermemiş oluruz.
Çocuklar yaratılışta sorumluluk
almaya ve kendi işlerini kendileri görmeye yatkındır. Yeni
yürümeye başlayan çocukları gözlemleyerek bunu fark
edebilirsiniz. Yürürken elinden tuttuğunuz zaman, yardımınızı
istemez. Elini elinizden kurtarmaya, sizin desteğiniz olmadan
yürümeye çalışır. Atalarımız “çocuk düşe kalka yürümeyi
öğrenir” demişler. Dikkatsiz yürüdüğünde düşüp bir yeri
incinen çocuk, deneme-yanılma yoluyla düşmemek için daha
dikkatli yürümesi gerektiğini öğrenmiş olur. Düşecek (hata
yapacak) endişesiyle elini bırakmadığınız veya düştüğü
zaman, bir yeri incinip incinmediğini bilmeden koşup kaldırdığımız
zaman, çocuk kendi başına dikkatli yürümeyi ve düştüğü
zaman kendi çabasıyla kalkmayı öğrenemez.
Yeni emeklemeye başlayan bir çocuğa,
yanan sobaya veya sıcak ütüye doğru giderken on kere “Cıs!
Cıs!” demeniz bir anlam ifade etmez. Ancak sobaya veya ütüye
yaklaşıp elini değdirdiği zaman, deneme-yanılma yoluyla sıcak
sobanın veya ütünün el yaktığını, “Cıs! Cıs!”
uyarısının el yakmak anlamına geldiğini öğrenmiş olur.
Okula yeni başlayan bir çocuğa
“sınıfta öğretmenini dinlemezsen, ders çalışmazsan, verilen
ödevleri yapmazsan, kurallara uymazsan tembel bir öğrenci olursun,
sonunda zayıflarla dolu bir karne alırsın, sınıfta kalırsın”
diye nasihatler etmenin bir anlamı yoktur. Bunları anca yaşayarak
öğrenecektir. Ders çalışmadan ve ödevini yapmadan okula gittiği
zaman öğretmeninden ikaz alacak veya azar işitecek, mahcup olacak,
üzülecek, deneme-yanılma sonucu, ders çalışmadan ve ödevini
yapmadan okula gitmenin iyi bir şey olmadığını yaşayarak
öğrenmiş olacaktır.
Okula başlayan bir çocuk okuma yazma
öğrenmeye çok heveslidir. Öğretmenini dikkatle dinler, verilen
ödevleri özene bezene, zevkle yapar. Çocuğun gözünde öğretmen
çok bilgili, önemli ve büyük bir insandır. Öğretmenin
anlattıkları mutlak doğrudur. Öğretmen, anne ve babadan daha
bilgilidir. Neyin nasıl yapılacağını öğretmen daha iyi bilir.
Anne baba profesör de olsalar, ders ve ödev konusunda onların
söyledikleri değil, öğretmenin söyledikleri doğrudur ve
önemlidir. Anne baba yardımcı olmaya çalışırken öğretmenden
farklı bir şey söylediğinde kabul etmez. “Hayır, öğretmenim
böyle yapmamızı söyledi” der.
Her şey yolunda giderken, çocuk
yardım istemediği halde, anne baba çocuğun derslerine ve
ödevlerine yardım etmeye başlar. Bazı anne babalara bu da yetmez,
çocuk okuldan gelince başına dikilir, ders çalıştırır,
ödevlerini yaptırır. Öyle ki, çocuk bir şekilde ödevini
yapmadan veya bitirmeden yatsa; öğretmenine mahcup olmasın diye
ödevini yapan anne babalar var. Çocuk anne ve babanın çalıştırdığı
dersten ve yaptırdığı ödevden aferin alınca sevinemez. Neden?
Çünkü aldığı aferin kendi emeğinin karşılığı olan bir
aferin değildir.
Okulun başladığı günden itibaren
anne ve babadan devamlı yardım alan bir çocuk şöyle
düşünecektir: “Demek günlük derslerimle ilgilenmek ve
ödevlerimi yaptırmak anne ve babamın görevi.” Eğer ödevini
yapmadığında anne baba endişelenir, zayıf aldığında anne baba
üzülürse çocukta sorumluluk ve iç denetim duygusu gelişmeyecek;
kendi başına ders çalışma alışkanlığı kazanamayacaktır.
Çünkü çocuklar bu tarz bir anne baba tutumuyla karşı karşıya
kaldıklarında deneme yanılma yoluyla hayatı öğrenemezler.
Hazıra konma ve başkalarına bağımlı yaşama haline kendilerini
kaptırıverirler.
Sonuç olarak;
Hayatlarını
deneme-yanılma yöntemiyle keşfeden çocuklar, kendi başına birey
olma yolunda sağlam adımlarla ilerlemektedirler.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder