26 Mayıs 2016 Perşembe

Çocuk Eğitiminde En Kritik Dönem: 0-6 Yaş

Sevgili ziyaretçilerimiz, yapılan araştırmalar göstermiştir ki, çocuğun 0-6 yaş arasında öğrendikleri 6 yaştan sonra öğrendiklerinden daha çoktur. Çocuk evde veya sokakta oynarken, televizyon izlerken, kitapları karıştırırken sürekli olarak bir şeyler öğrenir. Çocuğun hayat bilgilerinin temeli okul öncesi dediğimiz bu dönemde atılır. Ortamda sistemli bir öğrenme olmadığı için anne-baba çocuğun neyi ne kadar öğreneceği konusunda belirleyici rol üstlenir.

Yeni bir şehir kurarken öncelikle altyapının oluşturulması gerekir ki şehir kurulduktan sonraki yıllarda da düzenli şekilde gelişip büyüyebilsin. İnsanın alt yapısı da 0-6 yaş döneminde oluşur. Beyindeki sevgi, öfke, güven gibi duygularla ilgili sinirsel devrelerin temelleri bu dönemde atılır. İnsanın kişiliğinin çatısı bu dönemde oluşturulur. Diğer alanlar 6 yaşından sonra şekillenir.



Yapılan araştırmalar göstermiştir ki çocuğun 0-6 yaş arasında öğrendikleri 6 yaştan sonra öğrendiklerinden daha çoktur. Ortada sistemli bir öğrenme olmadığı için anne-baba çocuğun neyi ne kadar öğreneceği konusunda belirleyici rol üstlenir.

İnsani değerlerin öğrenildiği dönemin 0-6 yaş olduğu bilimsel olarak da tespit edilmiştir. Bir yaşında ormanda kaybolan ve altı yaşından sonra bulunan bir çocuk tıp literatürüne geçmiştir. Bu çocuğun beyninde sözcük üretme, anlam katma ile ilgili sinirsel network şebekesi gelişmediği için çocuğa konuşma öğretilememiştir. Bir arada kaldığı hayvanlar gibi yaşadığı, onlar gibi yemek yediği, onlay gibi davrandığı, onların sevgi dilini kullandığı gözlemlenmiştir. Sevgi gibi insani değerlerin öğretilmediği bu çocuk bize bir insanın hayatı en çok 0-6 yaş arasında öğrendiğinin güzel bir örneğidir.

Çocuğun konuşma becerisi özellikle 0-4 yaş arasında hızlı bir biçimde gelişir. Bunun için çocuğa konuşma fırsatı tanınması, çocuğun dinlenmesi lazımdır.


Çocuk Kendini İfade Etmeyi Öğreniyor


Çocuk 0-6 yaş döneminde birçok şeyi dener. Mesela alır, suyu dökmeye çalışır. Aslında burada kaslarını sınar, yerçekimini öğrenir. Sürekli olarak anne-babasını gözlemler, yaptıklarını beynine kaydeder; oynadığı bir oyun sırasında da onlardan öğrendiği şeyleri tekrar eder. Sorun çözme, iletişim kurma, olayları ele alış tarzı gibi birçok şeyi hep görsel olarak öğrenir. Dil öğrenimi de yine anne-babasından, çevresindekilerden aldıklarıyla gerçekleşir.. Önce kavramları, daha sonra o kavramların nasıl ifade edildiğini öğrenir. Örneğin kitap kavramını önce kitabı görerek öğrenir, insanların kitaba nasıl tepki verdiğini, onunla neler yaptığını gözlemler; daha sonra da kitap kelimesinin nasıl söylendiğini, dille nasıl ifade edildiğini işitir ve tekrar eder.

Çocuğun konuşma becerisi özellikle 0-4 yaş arasında hızlı bir biçimde gelişir. Bunun için çocuğa konuşma fırsatı tanınması, çocuğun dinlenmesi lazımdır. Eğer anne-baba dinlemeyi sevmiyor, çok konuşuyorsa çocuğun da konuşacağı düşünülür. Oysa tam tersi olur. Anne-babanın çok konuşması, lafını kesmesi çocuğun kendini ifade becerisinin gelişmesini engeller. Bu yüzden çocuğu dinlemeye özen göstermek gerekir.

Bazen klip sendromu olarak adlandırdığımız durumla, yani gecikmiş konuşmayla karşılaşılır. Bu çocuklarda konuşmanın beklenildiği gibi gelişmemesinin sebebi televizyondur. Öğrenmeye en açık olduğu dönemde çocuk, annesi veya bakıcısı tarafından sürekli televizyon karşısında bırakılmıştır. Ucuz bakıcı gibi görülen televizyonda yayınlanan hareketli reklamlar, müzik kanalları çocuğun büyük ilgisini çeker ve çocuk devamlı izleyici, dinleyici konumunda kalır. Bu sırada beyninde sözcük üretmeyle ilgili alan uyarılmaz; çocuk konuşma ve konuşmaya anlam katma gereği hissetmez, bunun için çaba sarf etmez. Ve sağlam olduğu halde beyin gelişmez, çocukta konuşma becerisi beklenildiği gibi yerleşmez.

Çocuklar İçin En Önemli İş : Oyun

Bir yaşındaki çocuk yürümeyle birlikte bireyselleşmeye de adım atar. Artık kendi ayakları üzerinde durabiliyor, tek başına, kimseye bağımlı olmadan yürüyebiliyordur. Tam bu bireyselleşme döneminde annesi ona aslında bütünün bir parçası olduğu hissini de verebilirse çocuk bencilleşmez.

Çocuk anne-babasından, ona bakım verenlerden bağımsızlaşırken onlara duyduğu sevgi sayesinde kendisini bütünün bir parçası olarak algılar. Ancak aşırı koruyucu annelerin çocuklarında tam tersi bir durum gelişir. "Oraya dokunma", "Aman düşersin", "Onu bırak, kırarsn" şeklindeki kısıtlamalar öğrenmeye an açık olduğu bu çağda çocuğa engel olur. Çocuk her şeyi annesine sorma ihtiyacı hisseder. Daha da ötesi, çocuğun yetenekleri gelişmez.

Üç yaşından sonra çocuklarda özellikle oyun ve arkadaşlık ön plana çıkar. Genellikle yetişkinler oyunu bir eğlence olarak görür ve çok da önemsemezler. Oysa çocuk, arkadaşlarıyla oyun oynarken bir yandan hayal dünyasını geliştirir, bir yandan da paylaşmayı öğrenir. Beyninde bağlantılar, networklar oluşur; çeşitli kavramları beynine kaydeder, bunlarla ilgili dosyalar oluşturur.

Çocuğunuz İle Yaptığınız Her Şey Eğitim Malzemesi Olabilir

Çocuğun 0-6 yaş arasında neyi ne kadar öğrenmesi gerektiği konusunda bilinçli davranmak gerekir. Bunu kontrollü olarak sağlamak içinde çocukla birlikte zaman geçirmek çok önemlidir. Ebeveynler bunu çocuklarıyla birlikte yürüyüşe çıkarak, oyun oynayarak, yüzmeye giderek, kayak yaparak, top oynayarak ve daha birçok aktiviteye katılarak gerçekleştirebilirler. Bu sırada çocuk hem anne-babasıyla birlikte olur hem de onlardan bir şey öğrenir.

Çocuklarını iyi yetiştirmek isteyen ebeveynlerin yaşanan her olayı eğitim malzemesi olarak kullanmaya çalışmaları gerekir. Böylece çocuğun gelişim sürecine katkıda bulunabilirler. Örneğin çocuk bir şeyi düşürüp kırdığında hemen kızmak yerine önce çocuğun kırılan eşyayla ne yaptığını öğrenmek çok daha sağlıklı olacaktır. Çocuk birtakım kuralları bu yolla rahatlıkla öğrenecektir.

Daha çok şey öğretmek için her olayı bir öğretmen gibi, konferans verir gibi anlatmak beklenildiği gibi çocuğun öğrenmesini sağlamaz. Böyle durumlarda bir süre sonra anne-baba öğreten değil, emir veren, nasihat eden kişilik haline bürünür. Halbuki ebeveynlerin evdeki, eğitimdeki rolü çocuklarına direktif vermek değil, örnek olmak ve seçenekler sunmaktır. Mesela "Şu kazağını giy" demek yerine "Bugün hava soğuk olduğu için kazak giymen gerekiyor. Şu iki kazaktan hangisini giymek istersin" diye sormak gerekir. Böylece çocukta özerklik  duygusu gelişir. "Ben seçtim" hissi olur, kendine güvenini kaybetmez. Anne-baba da çocuğun yanlış bir şey yapmasını engellemiş, çocuk üzerindeki kontrolünü kaybetmemiş olur. Böyle bir yaklaşım sergilemek zor değildir, doğal seyir içerisinde rahatlıkla gerçekleşebilir.

Çocuğun eğitimini, bir şeyler öğrenmesini engelleyen bir grup anne daha vardır ki, bu anneler çocuklarına aşırı soğuk davranırlar. Çocuklarına yemek yedirir, sonrasına bütün gün kendilerini ev işlerine verirler. Çocuklarıyla oyun oynama, konuşma, onlara sevgilerini ifade etme ihtiyacı hissetmezler. Böyle annelerin kaygı düzeyi yüksek olur; bu kaygı çocuklarına da geçer, çocukta kendini rahatlatma kapasitesi gelişmez.

Görüldüğü gibi, kendini geliştiren, bilinçli ebeveynler çocuklarını büyütürken ustaca eğitebilir; onlara nerede durmaları, kendilerine nasıl bir hedef belirlemeleri gerektiğini öğretebilir; içinde sevgi olan bir disiplinle çocuklarını olgunlaştırabilirler. Yeter ki, çocuklardan önce onlara neyi, nasıl öğretecekleri konusunda kendilerini eğitsinler ve iyi değerlendirsinler. 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder