23 Mayıs 2016 Pazartesi

Tutarlı Anne Baba Olmak Niçin Önemli?

Bir çocuğun ilk okulu evi, ilk öğretmenleri anne ve babasıdır. Çocuk hayatı onlarla birlikte, onların gösterdiği şekilde tanır. Bilinçli bir anne-babaya sahipse kişiliğindeki erdem tohumları onlarla birlikte hayat bulur, yeşerir. Eğer anne-babası çocuk eğitimi konusunda yetersizse bu sefer de yeterince inkişaf edemez ve anne babasının yanlış tutumları sonucu hayatını etkileyebilecek bazı olumsuz özellikler edinebilir.

Çocuk eğitimindeki en büyük sorunlardan biri ebeveynlerin aynı dili konuşmuyor oluşudur. Çocuk ruh sağlığı kliniklerine davranış problemleri nedeniyle yapılan başvurularda öncelikle anne-baba tutumuna bakılır. Anne-babaların yanlış tutumları, bilinçli ebeveyn olamamayla ilgili hataları düzeltilir. Bunlar düzeltildiğinde de çocuktaki problemler çoğunlukla kendiliğinden düzelir.

Çocuğun nasıl eğitileceği hususunda anne-babanın öncelikle konuyu kendi aralarında konuşmaları gerekir. Bu konuşmada ortak bir dil, bir çözüm yöntemi belirlemeli; sonrasında bunu birlikte uygulamaya koymalıdırlar. Ebeveynler her konuda tam bir fikir birliğine varamayabilirler; ama çocuğun hayat başarısını, ekonomik başarısını temin edebilmek için yüzde 70-80 oranında anlaşmaları gerekir.



Çocuk eğitimindeki en büyük sorunlardan biri ebeveynlerin aynı dili konuşmuyor oluşudur.

 Çocuk eğitiminde anne-babanın ortak hareket edememesi çocuğun eğitimini hem akademik başarı hem de sosyal başarı yönünden etkiler. Anne-baba çocuğa farklı mesajlar verirse, annenin evet dediğine baba hayır derse, veya anne bir gün evet dediği şeye ertesi gün hayır derse çocuk neyin iyi neyin kötü, neyin doğru neyin yanlış olduğunu kavrayamaz, kafasında geliştiremez. Bencilce davranarak kendi hoşuna gideni, çıkarına en uygun olanı seçip ona yönelir. Mesela anne çocuğa "Matematik çalış" derken baba da "Boşver, çalışmana gerek yok" derse çocuk kolay olanı, babasının dediğini tercih eder. Annesine savunma olarak da  babasının sözünü aktarır. Bu sefer anne-baba arasında tartışma çıkar. Çocukta sağlıklı kişilik gelişimi gerçekleşmez, karakterli bir çocuk yetişmez. Yetişkinliğinde çoğul kişilik belirtileri gösterme ihtimali artar; bir gün A kişilik gibi yaşarken bir başka gün B kişisinin kimliğine bürünebilir.

Ailede Darwinizm Etkisi


Darwinizme göre varoluş tesadüfidir. varlıklar yaşam mücadelesi verirler, mücadelenin sonucunda doğal ayaklanma gerçekleşir, yaşam kavgasında güçlü olan ayakta kalır. Darwinizmin bu mücadeleci, rekabetçi, kavgacı felsefesi anne-çocuk ilişkilerine de yansıtılmıştır. Bir süre önce (yanlış olduğu anlatılıncaya kadar) üniversitelerde psikiyatri doktorlarına annelik pratiği konusunda verilen tavsiyeler hep bu anlayışın ışığında idi. Bu anlayış anne-çocuk savaşlarını teşvik etmiştir: Anne bebeğin altını değiştirmeli, karnını doyurmalı, bir başka zaruri ihtiyacı varsa bunu gidermeli, sonrasında çocuk ağlarsa ilgilenmemelidir; bu savaşta anne galip gelmelidir.

Ten teması bebeğin sevildiğini hissetmesini sağlar, bebekte temel güven duygusu oluşturur. Hem anne hem de çocuk birbirlerine mutluluk ve rahatlık verir; birbirlerinin eksiklerini tamamlamış olurlar.

Aynı anlayış karı-koca arasında da güç çatışmaları doğurmuştur. Aile içerisinde güçlü olanın sözü geçerli olacağından kadın daha çok ezilmeye başlamıştır. Bunun bir sonucu olarak böyle huzursuz bir ortamda büyüyen çocuklar da mutluluğu dışarıda aramaya yönelmişlerdir.

Halbuki sağlıklı bir aile yaşantısında yardımlaşma esas olmalı, çatışmalar istisna olarak kalmalıdır. Nitekim doğada da durum böyledir; yardımlaşma daha dominant, daha baskınken mücadeleler istisnadır. Sadece istisnalara bakıldığında büyük balığın küçük balığı yediği, aslanın kendisine göre zayıf olan ceylanları avladığı  görülebilir. Ama bütüne bakılacak olursa hayvan sürülerinin birlikte hareket ettikleri, aile kurdukları, yavrularına şefkatle yaklaştıkları da rahatlıkla görülebilir.

günümüzün psikiyatri anlayışına göre bebeklerin anne ile ten temasının sağlanması gerekir. Ten teması bebeğin sevildiğini hissetmesini sağlar, bebekte temel güven duygusu oluşturur. burada hem anne hem de çocuk birbirlerine mutluluk ve rahatlık verir; birbirlerinin eksiklerini tamamlamış olurlar.

Ebeveynlerin Birbirlerine Karşı Tutumları Çocuğu Etkiler

Birbirinin eksiğini tamamlama karı-koca ilişkisinde de önemlidir. Ancak bazı çiftler bu yönde gayret göstermezler, üstelik birbirlerine karşı verdikleri mücadelede bazen çocuğu kendini kanıtlama alanı olarak görme hatasına düşebilirler. Böyle bir durum çocuğun mutluluğunu gölgeler.

Ebeveynlerin sürekli tartışıyor olmaları çocuğun okul başarısını da etkiler. Okula giden çocuğun aklında hep evdeki çatışma, gerilim; gözünün önünde ise annesinin veya babasının gülmeyen yüzü vardır. Evdeki bu huzursuz ortam mutlu ve sıcak bir atmosfere kavuşursa çocuk kendisini okuluna, derslerine daha rahat verebilir; oyunlarını bile daha rahat oynamaya başlar.

Büyük ya da küçük sorundan dolayı tartışıp aynı ev içerisinde uzun süre küs yaşayan çiftler de vardır. Ama böyle bir ortamın bedelini de yine çocuk öder. Bu yüzden evlilikte anne-babanın öncelikle doğru insan, eskilerin deyimiyle insan-ı kamil olmaya gayret etmeleri gerekir.

Bu noktada Yüce Yaratıcının önerdiği yaşam stili insanı mutluluğa götürecek en doğru, en önemli bilgileri ihtiva eder. "Nasıl yaşarsam mutlu olurum." "Nasıl iyi anne/baba olurum," "Nasıl iyi bir insan olurum" sorularının cevabı hep bu yaşam stilinin içinde saklıdır. Bu cevaplar bulunduğu zaman ailede ortak bir kültürel zemin oluşur ve sorunlar daha kolay çözülür. Ama ailede maddiyat hakim değerse, anne-baba hep zengin, hep varlıklı, hep güzel olmak için çalışıyorsa buna ulaşamadıkları zaman mutsuzluk kapılarını çalacaktır.

Evlilikte anne-babanın öncelikle doğru insan, eskilerin deyimiyle insan-ı kamil olmaya gayret etmeleri gerekir.

Ebeveynler Ortak Karara Varamazsa...

Evin her zaman sütliman olması, kimsenin sesinin yükselmemesi elbette hoş bir durumdur, ama bunu beklemek gerçekçi değildir. Evde eşyalar arasında çeşitli tartışmalar, problemler olacaktır. Çocuk bunlara bazen şahit olabilir, ama arkasından anne-babasının konuyu uzatmadan çözüm üretebildiğini, barışabildiğini de görmelidir.

Çocukla ilgili bir konuda anne-babanın ortak bir karar alamadıkları, birbirleriyle çeliştikleri zaman mesela baba çocuğuna "Annenin söylediğini yapman gerekiyor. Aslında benim bu konuda endişelerim var. Bence bunu şu şekilde yapman gerekir ama şimdi acil bir durum söz konusu olduğu için annenin dediğini yapmalısın" diyerek annenin otoritesini zayıflatmamalıdır. Bu düşüncenin değiştirilebileceği ile ilgili açık kapı bırakılmalıdır. Böyle bir durumda çocuk o an için kurala uyar ama daha sonra bu durumun değiştirilebileceğini bilir. "Hayat boyu matematik çalışmak zorundayım. Hiç televizyon izleyemeyeceğim. Bilgisayarda oyun d oynayamayacağım" duygusuna kapılmaz. Eğer bu duyguya kapılmasına sebep olacak bir tutumla karşılaşırsa kuralları delmeye başlar, bu sefer de çocuğu eğitmek zorlaşır.

Eğitmek İsterken Soğutmamalı

Askerlikte "Uygulanamayacak emirler verilmez" şeklinde bir anlayış vardır. Ailede de bu anlayışa göre hareket edilmelidir. Uygulanamayacak bir şeyin çocuğa söylenmemesi gerekir. Mesela çocuk yemek yerken veya oyun oynarken annesinin ders çalışması yönündeki ikazı o an ders çalışmaya hazır olmayan çocuk için ters tepki yapabilir; çocuk ders çalışmaktan soğuyabilir.

Din eğitiminde de aynı durum geçerlidir. Çocuğun ruh halini düşünmeden baskı ve tehditle verilmeye çalışılan dini eğitim ters tepebilir. Bazen ebeveynler çocuğa bir şey yaptıramadıklarında "Allah yakar" gibi tehditler savurur ve Allah'ı sadece cezalandırıcı bir varlık, bir tehdit unsuru olarak sunarlar. Bu sefer çocuğun zihninde Allah şefkatli bir yaratıcı olarak değil, cezalandırıcı bir yaratıcı olarak yerleşir; çocuk sağlıklı bir dini terbiye alamaz.

Çocuk için söylenen her söz onun için önemli bir bilgidir. Çocuk bir kamera gibi her söyleneni duygusal belleğine yazar. Bu yüzden ebeveynlerin sorumlu hareket etmeleri gerekir. Rastgele savurdukları tehditler veya yaptırımlar çocuğun kişiliğinin yanlış şekillenmesine neden olur.

Çocuğun eğitiminde zaman zaman hatalar yapılabilir. Bu hatalar fark edildiğinde çocuğa büyük insanmış gibi hata yapıldığı anlatılmalı, doğrusunun ne olduğu, aslında ne yapılması gerektiği ifade edilmeli, ama ondan büyük insan davranışı beklenmemelidir. Nihayetinde çocuktur, o da hatalar yapacaktır. Önemli olan anne-babanın duruşu, ortak tavrıdır.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder