25 Haziran 2016 Cumartesi

Çocuğun Kişilik Gelişiminde Anne Sütü Ve Anne Çocuk Bağının Önemi

Sevgili ziyaretçilerimiz bu makalemizde sizlerle çocukların kişilik gelişiminde anne sütü ve anne çocuk beraberliğinin öneminden bahsedeceğiz. Öncelikle şunu bilmeliyiz ki emzirme sadece bebeğin değil, annenin de beden ve ruh sağlığı için çok önemlidir. Bütün memeli canlılar doğurduktan sonra yavrusunu emzirmeye başlamaktadır. Ancak insan anneler için durum biraz farklıdır. İnsan annelerde yavrusunu emzirme veya emzirmeme iradesi olduğu için bazı anneler psikolojik ve fizyolojik (göğüs estetiği) sebebiyle yavrusunu emzirmek istememekte, yapay sütlerle beslemeyi tercih etmektedir.

Bebeğini emzirmek istemeyen annelerde fizyolojik sebeplerden çok psikolojik sebepler daha baskındır. Eşiyle ve eşinin ailesiyle kavgalı ve geçimsiz, baskı altında, psikolojik sorunlar yaşayan bir kadın gebe kalmak ve sevmediği erkeğin yavrusunu doğurmak istemez. Gebe kaldığını öğrendiği gün mutsuz olur. Düşük ve kürtaj yoluyla ondan kurtulmak ister ve bu yollarla kendine çare bulmaya çalışır. Eğer anne istemediği çocuktan kurtulma sürecinde başarılı olamazsa ya da bir canlıya kıymaya vicdanı el vermediği zaman doğurmak zorunda kalır. Bu tarz bir annenin bebeğine tabiri caizse “istenmeyen bebek” denilmektedir.


Embriyo üzerinde yapılan son çalışmalar ve araştırmalar gösteriyor ki anne karnındaki embriyonun özellikle dördüncü aydan itibaren yani fetüs döneminde annesi tarafından istenip istenmediğini ve sevilip sevilmediğini hissetmektedir. İstenen bir embriyo yaşıtlarına göre fiziksel ve ruhsal yönden daha sağlıklı bir gelişme göstermektedir. Ancak istenmeyen ve sevilmeyen bir embriyo yaşıtlarına göre fiziksel ve ruhsal yönden geri kalmaktadır. Bu durum gerçek hayatta da aynı çizgide değil midir? Örneğin çalışmakta olduğunuz iş ortamınızı gözünüzün önüne getirin; Severek yaptığınız bir işte mi daha başarılı olursunuz yoksa sevmeyerek yaptığınız bir işte mi? Tabii ki severek yaptığınız bir işte daha başarılı olursunuz, sürekli kendinizi bu alanda geliştirmek istersiniz, çünkü ortada bir sevgi, aşk ve mutluluk vardır. Konumuzu fazla dağıtmadan asıl meselemize tekrar geri dönüş yapalım J

Yine son araştırma verilerine göre bebeğini isteyen ve istemeyen annenin beyni farklı çalışmaktadır. Bebeğini isteyen annenin beyni, bu isteğe bağlı olarak, sevgi ve şefkat hormonları (oksitosin, serotonin ve melatonin) salgılamaktadır ki kana karışan bu hormonlar ise anne de bebeğine karşı yoğun bir sevgi şefkat hissi uyandırıyor. Bebeğini istemeyen annenin beyni, bu isteğe bağlı olarak çalışmakta, sevgi ve şefkat hormonları salgılamamaktadır. Kanında sevgi ve şefkat hormonları bulunmayan bir anne adayı bebeğine karşı sevgi şefkat duymamakta, doğurmak istememekte, doğurduktan sonra ondan kurtulmanın yollarını aramakta, kimi zaman hastanede bırakıp kaçmakta, kimi zaman üç günlük bebeğini bir cami kapısına bırakıp kaçmaktadır.


Bazen yeni doğurduğu bebeğini çöp kutusuna atan anneler olduğunu görüyor ve duyuyoruz. Bu durum ne kadar içler acısı bir durum değil mi? Baktığımız zaman tüylerimizi diken yapan vahşi hayvanlar bile yavrularına karşı şefkatli iken, kendileri yemeyip onlara yedirirken, canları pahasına onları tehlikelerden korurken, insan olan, kalp ve ruh taşıyan bir anne yeni doğurduğu yavrusunu nasıl çöp tenekesine atmakta ve arkasına bakmadan kaçıp gidebilmektedir. Atabilmektedir, çünkü bebeğine karşı sevgi ve şefkat duymamaktadır. 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder